Reklâm sektörünün önemli beklentilerinden biri yetişmiş, hem de iyi
yetişmiş piyasa elemanıdır. Bu elemanların eğitim öncesi seçimlerine
bakıldığında ciddi bir sorun görülür. Daha ortaögretim kurumlarındayken
Ben grafik tasarımcı olacagım diye
önceden hedefini belirleyip üniversiteye gelen bilinçli ve istekli
öğrenci sayısı çok azdır. Ne yazık gereken puanı tutturamayıp, istedigi
fakülteye giremeyen, yetenek sınavı dönemlerinde yogunlaştırılmış desen
kurslarından geçtikden sonra şansını denemeye kalkan ögrenci sayısı çok
daha fazladır. Bu ögrencileri sınava alan kurumlar, yaptırdıkları desen
ya da renkli çalışmayla sadece, gördügünü algılamayı ve onu dogru
yansıtmayı degerlendirip seçim yapmaya kalkarsa; kendini dogru ifade
eden, özgür düşünen, yaratıcı, problemi anlayan-çözen, tahlil ve sentez
yapma yetenegine sahip olmak.
Sürekli degişen, gelişen, yenilenen dünyamızda grafik
tasarım egitimi veren kurumlar ile egitici kadrolar ne kadar
kendilerini yenileyebiliyorlar? Bu kurumlar, insan kaynakları, finansal
kaynaklar, fiziksel kaynaklar ve bilgi kaynakları yönünden yeterli mi?
Yöneticiler rasyonel çözümler üretebiliyor mu? Çözüm üretilemiyorsa
yönetilenler ne yapıyor? Seyirci mi kalıyor yoksa sorumluluk duyup gücü
oranında gayret mi gösteriyor?
Mevcut müfredat programlarının günümüz koşullarına uyup uymadıgına,
gereksinmeleri karşılayıp karşılamadıgına bakmak gerekir. Geleneksel
egitim anlayışları yerine, çagdaş, akılcı, özgür, araştırmacı, denemeye
ve sorgulamaya yatkın anlayışların yer aldıgı programlara ve bunların
uygulayıcılarına yer verilmelidir. Egitim kurumlarında; yakından tanıma
ve kullanma zahmetine katlanamadıkları teknolojilerin, yaratıcılıgı
engelledigi düşüncesine sahip, ögrencilere salt beceri egitimi veren,
sadece kendi görüş ve anlayışlarını dayatmaya kalkışan egiticiler hâlâ
varsa işimiz zordur. Eger araştırmaya, denemeye ve sorgulamaya yönelik
akılcı iletişim problemleri yerine, hayali projelerle zaman
geçiriliyorsa bu sefer de kaynaklar boşa harcanıyordur. Grafik tasarım egitimi veren kurumlar,
piyasayla çok yönlü bir işbirligi içinde olmalıdır. Bu işbirligi,
karşılıklı görüşme, tartışma ve çözüm önerileri getirmeden öteye, bir
dayanışma ve yardımlaşma olgusu yaratabilmelidir. Reklam ajansları,
egitim kurumlarını kendileri için iyi yetiştirilmiş, nitelikli piyasa
elemanı üreten fabrikalar olarak görmemelidirler. Bu kurumların
sorunlarına sahip çıkarlarsa, kendileri için yararlı olacak elemanın
niteliğinin o ölçüde artacağını unutmamalıdırlar. Egitim kurumlarına
devletin katkısı ortadadır. Bunun yeterli olmadığı da bir gerçektir. Grafik egitimi için iyi bir alt yapının
gerekliliği herkesçe bilinmektedir.
Eger dogru teknolojilerle iyi donatılmış kurumlar artarsa, reklam
sektörünün yı bilen, ... Kullanabilen grafik
tasarımcı aranıyor diye verdikleri ilanlara daha az rastlanacaktır.
Egitim kurumlarının, kendi kabukları içinde, gelişmelerden habersiz bir
devinimle kalmayıp, dışarıya açılmaları gerekir. Özellikle
programlarında yer verdikleri konular, ögrenciyi hayata hazırlayıcı,
gerçek iletişim projeleri olmalıdır. Gerektiginde ajanslar ile ortak
proje çalışmalarına girebilmeli, kuruma katkısı olacak sponsorlarla
çalışabilmelidir. Ve en önemlisi bu kurumlar, uzun ajans deneyimine
sahip, alanında özgün ürünler yaratmış, gelişmeleri, çagdaş yaklaşımları
takip eden, gençlerin gelecege hazırlanmasında önemli katkıları
olabilecek tasarımcıların, ajans sahiplerinin, deneyimlerinden
yararlanmalıdır. (Bazı üniversiteler bu uygulamayı başarıyla
sürdürmektedir.) Ayrıca ögrencilerin İnsan Psikolojisi, Felsefe,
Sosyoloji, İletişim, Pazarlama, İşletme Yönetimi, Ekonomi gibi konularda
bilgi birikimine sahip olmaları saglanmalıdır.
Grafik tasarım egitimi almak için üniversiteye
gelen ögrencilerin iyi yetişmesi, geldikleri kurumun olanakları,
egitimcilerin çabaları yanında biraz da kendi sorumluluklarına baglıdır.
Gelecegini kurma aşamasında olan bu gençlerin, önce kendilerine,
ailelerine ve ülkelerine karşı sorumlulukları oldugunu bilmeleri
gerekir. Her ögrenci, isterse dört yıllık süreyi iyi degerlendirerek,
alanında gerekli bilgi ve becerilere sahip, kendine güvenen bir
tasarımcı olarak hayata atılabilir. Önceliklerini iyi saptamaz, zamanı
ve olanakları dogru kullanmazsa, ögrenmek için gerekli çabayı
göstermezse, üretici degil, sürekli tüketici kalmaya ve ne yazık
diplomalı bir işsiz olmaya mahkumdur. Ögrencinin, sadece kendi alanına
yönelik disiplinlerle donanması yetmez, yaratıcılıgını olumlu yönde
etkileyecek müzik, edebiyat, felsefe gibi alanlara da ilgi duyması
gerekir. Etkili mesajlar yaratabilmek, Reklam sektörü, grafik tasarımcı adayları için ikinci bir
okuldur. Gelecegi şekillendirecek bu gençlere, sektörün düzenli staj
olanagı vermesi, burs ve benzeri katkılarda bulunması önemli bir
gereksinmedir. Ögrencinin ise piyasa sorunlarını kavraması ve hayata
hazırlanması için staj sürecini verimli geçirmesi gerekir. Bu süreç,
vakit öldürmek ya da formları doldurtmak için harcanmamalıdır. Ögrenci,
bir tasarım ürününü her kademesinde dikkatle izlemeli, ajans
çalışanlarının sorumluluklarını iyi gözlemelidir. Gerektiginde sorunları
paylaşmalı ve katkıda bulunmalıdır. Ajans yöneticilerinin ise çalışma
ilkelerini önceden söylemesinde, bilgilendirme yapmasında yarar vardır.
Belirsizlik, bilgisizlik ve ilgisizlik, disiplinli çalışma alışkanlıgını
daha başından yok eder. Bu da verimsizlige neden olur.
Her meslekte oldugu gibi, grafik
tasarımcının da başarısı, kendini iyi yetiştirmesine, yaptıgı işi
sevmesine baglıdır. Tasarımcı, gelişmesini, ilerlemesini saglayan
kaynakları kurutmamalıdır. Üzerinde yaşanılan dünya, estetik degerlere
sahip, yaratıcı, sorun çözücü tasarımcıların katkılarıyla daha güzel
görselliklere sahip, daha yaşanılır olacaktır. Bu konuda herkese görev
düşmektedir.